S
15 Temmuz'a Akademik Bakış
15 Temmuz darbe girişimine akademik bakış
Trakya Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Öğretim Üyeleri ve öğrencileri “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü” anma etkinlikleri kapsamında hain FETÖ darbe girişimi konusunda farkındalık yaratmak üzere bir araya geldi. Araştırmacı Yazar Koray Şerbetçi’nin de katıldığı programda olay, her yönüyle derinlemesine tartışıldı.
TÜ Edebiyat Fakültesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü, “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü” anma etkinlikleri çerçevesinde önemli bir çalışmaya imza attı. İnsan ve Toplum Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nebi Mehdiyev’in moderatörlüğünde düzenlenen programa konuk olan Araştırmacı-Yazar Koray Şerbetçi’nin ve katılımcı öğrencilerin nezdinde “15 Temmuz: Millet Olma Günü” ve Lisansüstü Çalışmalarda “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü” Konusunun Lüzumu ve İmkânı” başlıkları konuşuldu.
TÜ Edebiyat Fakültesi Dekanlık Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen etkinliğe Mehdiyev ve Şerbetçi’nin yanı sıra TÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü İnsan ve Toplum Araştırmaları ve Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dallarına kayıtlı Yüksek Lisans öğrencileri de katıldı.
15 Temmuz 2016’da yaşanan ve halkın sağduyusuyla başarısızlığa mahkum edilen darbe girişiminin Türk tarihi açısından önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Mehdiyev, olayı geniş bir perspektiften değerlendirerek, yurttaş hafızasının kirletilmesinin engellenmesi gerektiğine dikkat çekti.
“Olayı Türk halkının sağduyusu önledi”
Dünya tarihi açısından da önemli görülen olayın Türk halkının sağduyusuyla engellendiğini dile getiren Prof. Dr. Mehdiyev, “15 Temmuz hadisesi, bir tarihçi için belirli bir zamanda planlanan ve belirli sayıda kişilerce gerçekleştirilen bir tür polisiye hikayesidir; bir sosyolog için toplumun topluluklara ayrılması ya da cemiyetin cemaat üzerindeki zaferinin hikayesidir; bir siyaset bilimci ve hukukçu için siyasal düzenin tehdit edilmesi ve bunun önlenmesi için atılacak adımların legal sınırlarının belirlenmesinin hikayesidir. Bu liste, an itibariyle cari olan yüzlerce akademik disiplinin sayısı kadar uzatılabilir. Fakat burada vurgulamak istediğim husus, bu anlatıların hiçbirisinin yanlış değil, eksik olduğudur. Mizah tarihimizdeki fil metaforunu hatırlarsak, her anlatı filin belirli bir uzvuna tekabül eder” ifadelerini kullandı.
“Hadiseyi disiplinler-arası yöntemle sorgulamalıyız”
Söz konusu olayın tek bir bakış açısıyla ele alındığında eksik olacağını sözlerine ekleyen Prof. Dr. Mehdiyev, lisansüstü çalışmalarda konunun tartışılması gerektiğine vurgu yaptı. Mehdiyev, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Beri yandan, bu münferit anlatıların yerine günümüzde önemli bir anlama eşiği konumuna gelmiş olan disiplinler-arası ya da çok-disiplinli kavrayış şeklindeki çoklu-anlatı yöntemi de denenebilir ve denenmelidir de. Bu sefer filin belirli uzuvlarını değil de neredeyse tüm uzuvlarını tanımış ve tanımlamış oluruz. Ancak yine de bir eksiğimiz var: tüm bu münferit uzuvların bir araya geldiğinde oluşturduğu varlık, olgu, hadise gibi şeyin esasında ne olduğunu asla kavrayamayız”
Cemaat ve cemiyet kavramlarının da ele alındığı etkinlikte Prof. Dr. Mehdiyev, söz konusu darbe girişiminden elde edilen sonuçlara değinerek, “Her türlü gayri resmî ve yasa dışı örgütlenme girişimleri, devletin olağan işleyişini duraksatma ve cemiyeti maddi ve manevi anlamda bir zarara uğratma ihtimali nedeniyle engellenmelidir. 15 Temmuz özelinde Türk halkı, tarihsel köklerinden tevarüs ettiği sağduyusuyla böyle bir menfur girişimi durdurmayı başardı; bu sebeple, söz konusu girişimden sonra 15 Temmuz, “Demokrasi ve Milli Birlik Günü” olarak anılmaktadır. Ancak gerek burada sözünü ettiğim din odaklı cemaatleşme gerekse de herhangi ideolojik saiklerle yasalara mugayir bir biçimde ortaya çıkan her türlü cemaatleşme olsun, gelecek nesillere bırakacağımız olası felaketlerden başka bir şey olmadığı için asla hoş görülmemeli ve imkanlar ölçüsünde engellenmelidir” dedi.
Prof. Dr. Mehdiyev, lisansüstü çalışmalarda konunun çalışılmasının önemine işaret ederek, “Bizler, TÜ sosyal bilimcileri olarak şu algıyı kırmalıyız, bir ayağımızın mutlaka bu dünyada olması lazım, geçmiş dönem çalışmalarını unutmamakla birlikte çalışmalarımızda bugünden geçmişe doğru gitmemiz lazım. Hain darbe girişimi de bugünün koşullarında ele alınarak, geçmişine doğru inilmeli ve mutlaka yüksek lisans çalışmalarında değerlendirilmelidir. Zira bu alan üzerine çalışmak, 19. yüzyıl üzerine çalışmaktan çok daha değerlidir. Olay, sosyal bilimler bakış açısıyla hem sosyal, psikolojik hem de siyasi yönleriyle ele alınmalıdır. Çalışmalarımızda daha çok güncel konulara odaklanalım” ifadelerini kullandı.
Karizmatik lider figürü önemi
Araştırmacı yazar Koray Şerbetçi ise, darbe girişiminin başarısız olmasının nedenlerini sıralayarak, “Bu ülkede vatandaşlar, ibadetini yapsa da yapmasa da insanının temelinde inanç vardır. Bugün hala 15 Temmuz’da dik durmuş, ahaliyi örgütlemiş, Recep Tayyip Erdoğan gibi muhafazakar kitlenin gözünde örgütleyici bir lider olmasaydı, ülke ne yapacağını bilemezdi. Bu nedenle lider figürü çok önemlidir. Bu nedenle dönüp şöyle demek lazım, ülkemiz paranoyak şizofren bir din adamı ve gurubunun darbesinden kurtuldu. Yani ortada ne cumhuriyet kalırdı ne başka bir şey. Bu ülkenin muhafazakarları böyle bir darbeyi önledi. Bu nedenle en çok bizlerin buna sahip çıkması lazım” dedi.
“Türk halkı müthiş bir duyguyla milletini savundu”
Darbe girişiminin sonuçlarının Türk halkı adına önemli olduğundan bahseden Şerbetçi, “Bunların sonuçları bizler için önemli. Bir kere sivil toplumu güçlendirmeliyiz. Böylelikle demokrasi güçlü olur. Türk halkında devletini koruma bilinci daha gelişmiş olur. Olayın başarısız olmasının nedenleri de önemlidir. İlk olarak siyasi irade buna ciddi anlamda direndi. Ardından toplum isyan etti. Türk halkı, daha önce emsali görülmemiş şekilde bir savunma ortaya koydu. İrrasyonel bir şekilde direndi. Allah’a şükür ki Türk milleti öngörülmez bir yapıya sahip. Hükümetteki partinin iyi örgütlenmesi ve bunun toplumda karşılığını bulması çok önemli. Karizmatik bir lidere sahip olmamız, toplumu çok kısa sürede örgütledi. Bu noktada medyanın çok büyük bir payı var. Kanalların, ekranlarını kapatmaması ve bunu halka açık bir şekilde göstermesi çok önemliydi. Darbeye karşı medyanın tavır alması darbecileri bir adım geri plana düşürdü. Yargının da darbeye karşı net bir tavır koyması da çok önemliydi. Hemen o akşam darbecileri tutuklayarak, görevini yerine getirdi. Hemen kelepçe vurulup televizyonlarda darbecilerin gösterilmesi psikolojik olarak üstünlük sağladı” diye konuştu.
Haber için bakınız: www.edirneyenigun.com/haber/23958/15-temmuza-akademik-bakis.html